3 Ağustos 2010

LAND ROVER ADVENTURE TÜRKİYE 2010


Herkesin içinde macera adrenalin dolu değişik bir tatil veya tur vardır.Bu turla tanşmanımız 2010 mayıs ayında Hürriyet gazetesinin SEYAHAT ekindeki bu turla ilgili yazıyı okuyunca başladı.Devamında web adresinde bulunan sayfayı inceleyip iletişim telefonunda Murat İrfan Ağcabay ile konuşmamız ile netleşti.Bu tur için gönüllü olmak ve olması şart değil ama LAND ROVER DEFENDER model bir arazi aracına sahip olmak eğer aracınız yoksa tura katılacak kişilerin araçlarına misafir olmak.Bende arkadaşımla bu turu paylaştım onun bir 1992 model sağlık bakanlığından çıkma bir land rover defender model arazi aracı vardı.Bu şekilde turun başlangıç tarihi olan 3 temmuz 2010 tarihini beklemeye başladık.

Size biraz bizim araçdan bahsetmek istiyorum 1992 model land Rover defender 110 luk benzinli sağlık bakanlığından çıkma ambulans biz aldığımızda içi sedyesine kadar orijinal sadece alan kişi dışını camel rengine boyatıp üstüne sepet önünede koruyucu bar yaptırmış.bize geçince tüm bunlar sökülüp vince uygun tampon ve koruyucu barlar konuldu.SALLY KARAVAN a götürülüp arkası tamamen boşaltılıp hatta kasadaki saç profiller dahil aşırı ağırlık yapması sebebiyle söküldü.Sıfırdan izelasyon yapılarak karavana dönüştürüldü.Ruhsatta yazan ağırlığı 3050 kg. J Tabiki buna duş ve lavabonun su tankı,webostanın dizel yakıtı,benzin ve lpg fullenince ne kadar olur siz hesaplayın artık.Başlangıç tarihine kadar aracı uzun yol ve off road şartlarına hazırlamak için çalışmalara başladık.Bu hazırlık aşamasında araç 1992 model olunca motordan başlayıp alt yürüyen aksamına kadar ayrıntılı değişiklikler bakımlar gerektirdi çünkü tur programında dağlardan köylerden geçilecek deniyordu.Bu da araç yolda kaldığında yardımın çağrılması ayrıca oralarda bu araçların yedek parça ve anlayan usta bulmak bu aşamada daha titiz olmamazı gerektirdi.Bu titizliğimizin ileride tur içinde ne kadar haklı olduğumuzu bize  ve tura katılan insanlara örnek oldu.Mecara adı altında başlayan tur ama bunun içinde  önlenebilir arıza ve sorunları önceden tahmin edip ona göre hazırlıklı olmak şart.


03 temmuz 2010- CUMARTESİ


Nihayet 3 temmuz geldi çattı buluşma saatimiz 1400 İstanbul SALI PAZARI ama tura biz İzmit ten katılacağımız için ESKİHİSAR ARABALI FERİBOT ta katılmayı uygun gördük.3 temmuz sabahı erken kalkıp aracımıza tüm malzemeleri ve araç için arıza yapabilecek daha önceden hazırladığımız yedek parçaları araca yükledik.Bize göre herşey hazırdı.Saat 1300 sularında YARIMCA dan hareket ettik .Konvoya katılacağımız yer  Eskihisar arabalı feribot iskelesiydi.Saat 1400 civarı konuştuğumuz yere ulaştık ,şimdi konvoyu bekliyoruz.Konvoyda bulunan kişiler hakkında hiçbir fikrimiz yoktu.Çünkü bu tura başlangıcımız gazete ekindeki yazı ve web sayfasındaki iletişim telefonundaki kişiydi.Saat 1800 civarı konvoy geldi toplamda dört defender olmuştuk.Tabiki bu bizim beklediğimiz araç sayısından çok  azdı ama sonuçda buradaydık.Araç sayısı bizi düşündürdü ama ilerdeki günlerde az araç olmasının bu tür turlarda daha iyi olduğunu anladık.
Sonunda beklenen gün geldi ve tur başlamış oldu.Topluca saat 1800 de feribot gişelerinden giriş yaptık.Feribotta sıra vardı araçlarımız oradaki araçlardan çok farklı duruyordu özellikle de bizim aracımız.


Bir süre sonra feribottaydık,artık grupla tanışma vaktiydi.Feribot ortalama 45 dakikada eskihisardan topçulara geçiyordu.Grubun diğer üyeleri daha önce İstanbul daki buluşma noktasında birbirleriyle tanışmışlardı şimdi bizi aralarına alarak tanışma için konuşmalar başladı.

Tabiki hayatınızda ilk defa gördüğünüz insanlarla klasik konuşmaların üzerine çıkılamıyordu.Web sayfasında okuduğumuz İÇ BİLDİRGE kısmında konvoyda bir hiyerarşi vardı lider araç ve arkası takip mesafeleri gibi..iletişim için araç telsizlerinin ayarları gibi konularının üzerinden bir kez daha geçildi.Konvoyda en önemli şey kalabalık yollarda konvoydaki araçlarının arasında mesafe bırakmakdı bunun sebebi de turdan olmayan araçlara sollama imkanı bırakmaktı .Eğer bunu yapmasaydık dört aracı aynı anda sollamak zordu özellikle yokuşlarda araçlarımız arazi şartları için olduğu için çok yavaşdı.Özellikle bizim aracımız normelde ambulans olarak üretilen  aracı biz karavan yapmıştık ve ülkemizde benzin çok pahalı olduğu için zorunlu olarak LPG kullanınca performans kaybı oluşuyordu.Bizim aracımız ağır olması nedeniyle bazen saatte 30 km ile çıktığımız yokuşlar oldu.
Feribottan sırayla indik  ve nihayet yolculuk başlamışdı

İlk kamp yeri iznik gölünü tepeden gören Nüshetiye  köyünün zirvesinde bulunan ZEYTİNCE DAĞ EVİ ilk konaklama yerimizdi.Feribottan sonra yalova-orhangazi yolunu izleyerek iznik güzergahını takip ederek nüshetiye dağ evine ulaşacaktık.Ama Orhangaziye 15 km kala araçlardan biri stop etti.Araçları sağa çekerek problemin ne olduğuna bakmaya burada aracın devamlı tamirini yapan ustaya kadar telefonla talimat aldık.


Tüm denemeler sonuçsuz kalıyordu.En son Murat ın oğlu Çınar ın da denemeleri de sonuç vermedi.JBaba çaresiz telefonlara devam ediyordu.
Aracın sahibi Murat da benzinle aracı hiç kullanmamıştı hatta çalışıp çalışmadığı hakkında bilgisi bile yoktu.LPG den vazgeçilince ellerinde bidonla en yakın benzinlikden benzin alındı ama nafile aracın manuel benzin pompası çalışmıyordu,belki pompa çalışasa bile motor benzine cevap verecekmiydi.Son çare aracın biri Orhangazi ye giderek usta bulmasıydı belkide .Nitekim de öyle oldu saat geç olmuştu akşam 2030 civarı usta bulundu

Motorun içinde kolbastı yapan Orhangazili usta J
Hava iyice karardı ama güzel olan usta ile gelen Orhangazideki meşhur KÖFTECİ YUSUF USTA dan gelen ekmek arası köfte ile ayran oldu.Herkes acıkmış ama belli etmiyorlarmış.Araç sonunda çalıştı ama usta sanayi ye gelmemizi orada biraz daha tamir işi olduğu söyledi.Konvoy halinde Orhangazi sanayideyiz.Yolda diğer aracında arka stopları arıza verdi neyseki sanayiye gidiyoruz..Gece yarısına yakın bir saatte sanayiden ayrıldık.

İznik tabelasından sağa dönerek Nüshetiye dağ yolunu takip ederek Zeytince dağ evine ulaştık saat 0130 idi.

Bizi dağ evinin sahibi İbrahim bey karşıladı.Zeytin ağaçlarının arasında gizlenmiş üç katlı şirin bir yerdi.Ekip saatin 0200 olması sebebiyle hayli uykusuz hemen yatalım dercesine birbirlerine bakıyorlardı.Bize çadır kuracak yer gösterildi.Zeytin ağaçlarının arasında sakin bir yerdi.Ekip çadır ve uyku tulumlarını alarak yerleşmeye başladılar.Bizim araç karavan olması sebebiyle çadır derdimiz yoktu, aracımıza giderek eskihisar dan aldığımız buzluklarımızda bulunan soğuk biralarla yolun yorgunluğunu attık.
Km 152
04 Temmuz 2010-PAZAR


Sabah saat 0900 civarı bahçede her şeyin dağ evinde yapılmış reçeller,bahçeden toplanmış domates salatalık biber,kümesden yumurta,köylünün yaptığı tereyağ ve keçi peyniri kısacası muhteşem bir kahvaltı hazırlandı.Bi de üstüne kuzine yapılmış ekmek eklenince değmeyin keyfimize.

Gerçi bu kadar organik besinlerde bizi bozar mı diye düşünerek aramızda dalga geçtik.Kahvaltının ardından araçlarımıza tekrar çadır ve uyku tulumlarımızı yükleyerek dağ evinden saat 1210 da ayrıldık.Ayrılırken dağevinin komple fotoğrafını çekmek istedik ama zeytin agaçları buna imkan vermedi.LPG arızası veren araç(gene Murat ın araba :) ) bu sefer benzin hortumu ve fren hortumu direksiyon miline dolanmış.

.
Gene kaputu aç başla tamire bunun suçlusu motorun üstünde her yere ayaklarıyla giren (motorda kolbastı yapabilen) Orhangazideki ustaydı hatta fotoğraflarını bile çektik değişik tamir tarzıyla J Bu arızayı kendi içimizde halledip yola koyulduk.

Bugünkü rotamız İznik-tavşanlı-domaniç-kayaboğazı göleti.Konvoy tekrar yollarda dağlar,ormanlar tarifi imkansız yollardan ilerliyoruz.Domaniç yol ayrımı bulunan tavşanlı köyünde bulunan köy kahvesinde çay molası verdik.
Artık alıştığımız tek soru vardı,yanımıza heryerde birileri gelip nereye gidiyorsunuz .Tüm herkesin YABAN TV seyrettiğini öğrendik.Çoğu yerlerde yanımıza gelip biz bu kanalı çok seviyoruz diye diyaloglar geçiyordu.Çay molasının ardından Domaniç tabelasının gösterdiği yola koyulduk.Şehirlerdeki beton yağmasının ardından bu kadar yeşil bizi mutlu ediyordu.Konvoyun en son arabası bizdik özellikle rampa çıkarken J Arkamızda bize yaklaşan bizden olmayan bir defender yetişti geçerken fotoğraflarımızı çekerek geçti bizi ,hızımız 40 km. civarında ilerliyoruz.Ekip ilerde durarak yağmur için araçlarının üzerine branda geçireceklerini bildirdiler.Konvoya 10 dk.içinde yetiştik bizi geçen defender ekibin yanında durmuşlar tek tek bizimle tanıştılar,fotoğraf çektirmek istediler.
Kısa bir sohbet oldu buarada araçlarda yağmur için hazırdı.Tekrar yola devam hava yağmurlu ama sağnak şeklinde değil.Etrafda Pazar olamsı sebebiyle ormanlarda piknik yapan insanlar,el sallayan çoçuklar,şaşkın bakışlar arasından serin bir havada ilerliyorduk.Önümüze bir göl geldi zirvede araçları çekerek fotoğraflamaya başladık.
Herkesde bir an konaklama fikri oluştu.Burası uygundu ama yeşillik yok hemde yol kenarıydı ,göl kenarını hemen keşfe çıktık.Sonunda birinin yardımıyla yoldan ayrılan toprak yolu takip ederek göl kenarındaki kavakların altında kamp yerimizi kurmaya başladık.


Kurmak derken biz sadece çiğ düşmesin diye tentemizi takacaktık.Ekip konaklamak için çadır kısaca kamp düzeni almaya başladılar.Yanımızdaki 3 çoçuk için bu iş çok keyifliydi.Beton arasında büyüyen çoçuklar şimdi sokakda kalacaklar ve dışarı çıkmak gibi bir kavram yoktu.Saat 2000 yi geçiyordu.Arabada bulunan hazır dönerler salça dometes ile sote şekline geldi.Yanına Meksika fasulyesi ile piyaz olacak diye beklerken yeşil salatanın içine girdi.Makarna da olunca işlem tamamdı.Şimdi keyif ve sohbet zamanıydı.Rakılarda konuldu.
Masa etrafında koyu bir sohbet başladı daha doğrusu insanlar birbirlerini tanımaya çalışıyorlardı.Hiç birbirini tanımayan dokuz insan için ilk fırsattı.İlk gün devamlı araç kullanıp sadece diyologlar telsiz ile olmuşdu.Dün gecede saat 0200 de dağ evinde konakladıkdan sonra sabah uyku sersemi kahvaltı tekrar yolla çıkılınca sohbet için ilk fırsat bu gece olmuş oldu.Kısaca ekipden bahsedeyim bizim araçda biz 2 kişiydik ben (İlker) ve Bülent biz arkadaşdık.2.araçda bir aile vardı Murat ve Hayriye çoçukları 1,5 yaşında Çınar ablası 4,5 yaşında Defne, 3. Araçda aksilikler nedeniyle arkadaşları gelemeyen söz verdiği için ekibe tek başına katılan Ercümet ,4. Araç baba oğul var İbrahim ve oğlu 12 yaşında Oğuzhan.Bu turu organize eden Murat ın değişik etaplarda üçüncüsünü düzenlediği bir turdaydık.Yarın gene bizi uzun yollar görülmesi gereken güzellikler vardı.Geceyarısına yakın herkes çadırına çekildi.
Km:328

05 temmuz 2010-PAZARTESİ

Hava serindi herkes deliksiz temiz havada uyku çekmiş olacak ki  sabah kimsede yorgunluk belirtisi yoktu.
Sabah çayı eşliğinde bülentin hazırladığı sandviçleri yedik.Huzur bu olsa gerek.sessiz,sakin bir yere yetişme derdi olmadan aracın evin bir arada neresi senin beğendiğin yer ise konaklamak ayrı bir keyif.En güzeli saat ile yaşamamak.Sabah gölün üsütünde kalın bir sis tabakası vardı.
Göle girip serinleyelim dedik ama hem sazlıklar hemde bir şey yapmayacağını bildiğimiz tatlı su yılanları pek çekmedi bizi gidip karavan land da duş almak daha cazip geldi bize.

1025 de kayaboğazıdan ayrıdık.
Bugün rota Gediz-uşak-çavdarhisar –honaz olacak.Yola yeni çıktık ama herkesde wc ihtiyacı belirdi.yakında yol ayrımından gözüken bir köy vardı camiyi görünce tüm araçlar  1 kmlik KOZLUCA köyü tebalasından içeri girdi.



Hemen camiyi bulduk en kolat wc bulma yöntemi bu geldi ekibe.Camiden çıkarken yanımıza koşarak köyün delisi olduğunu öğrendiğimiz Mehmet Ali geldi.Bize çay ısmarlayacağını onunla gelmemizi söyledi.Kendisine tşkr edip kendisine araçdan soğuk içecek verdik.

KOZANLI LI MEHMET ALİ
Tüm ekiple fotoğrafını çekip köyde kısa fotoğraf turuyla köyden ayrıldık.

2010 yılında hala bakkalı bile olmayan köylerin olması şaşırttı bizleri.Köye düzenli gelen kamyon şeklinde bakkal diyim artık araçlardan alışveriş yapıyorlar.Yolumuza bu sefer tarihi yıkıntılar kesti.

Gezmek için ekipçe tarihe daldık ne de olsa zaman bir yere yetişme derdimiz yoktu.
Gerçi bekçiden tarihi alanda Murat araç kullandığı için fırça yedik ama özür ile konu kapandı.
Defender de olsa her yere girecek diye bir şart yok tabiî ki J
Bu sefer yol üzerinde TUNÇBİLEK termik santralinin bacan çıkan yoğun dumanın kapladığı grinin bir rengin hakim olduğu tunçbilek de ilerliyoruz.Yol danışmak için bir kahvenin önünde duruyor.Burada da YABAN tv sevenler karşılıyor bizi.İnsanlarımız o kadar candan ki bir teyze gelip bayan arkadaşımıza wc ihtiyacın varsa benim evi kullanabilirsin kızım dedi.Bu misafirperverlik hoşumuza gitti.Artık aynı binada yaşayıp birbirlerini tanımayan insanlar olduğumuz hale geldiğimiz bu zamanda.İlermeye devam ama bizim yakıt pompası ve diğer aracın lpg beyninindeki sıkıntı nedeniyle Çavdarhisar sanayisine giriyoruz.Girişde ilk dükkana sıkıntımızı anlatıp SAİM USTA ya gitmemizi söylüyorlar.Sanayi köyden ayrı tarlanın ortasında 20 dükkanlık bir yer.Saim usta ya derdimizi anlatıyoruz.O da koyuluyor işe bizde fırsattan istifade edip yan tarafda bulunan demirci de bizim aracın tentesi için demir kazıklar yaptırıyoruz.Beni şaşırtan Saim usta nın dövmeleri.Tarlanın ortasında bir sanayi oradaki saim usta ve anlamlı dövmelerini seyrederken ,merakımdan gidip konuşmalarına takılıyorum Türkçesi bozuk yabancı aksanıyla konuşuyor.Sorduğumda yarı alman yarı türk olduğunu almanya da yaşarken hayat onu bu sanayiye kadar getirmiş.İşlerimiz bitince Saim ustayla yol anılarımıza katmak üzere fotoğraf çektiriyoruz.Saim usta bize mail adresini vererek fotoğrafları yollamamızı rica ediyor.Saat 1430 civarı GÖLCÜK köyünden geçerken yol üzerindeki gözlemeciye giriyoruz.Otlu peynirli gözleme ve süzme yoğurtan yapılan buz gibi sürahiyle gelen ayran bizi mutlu etmeye yetiyor.
Kısa molanın ardından yola devam 1630 UŞAK geçiliyor.
Artık denizliye 40 km. kala sola dönüp HONAZ a giriyoruz saat 1900 civarı yakıt alımı için duruyoruz.Benzinliğin arka tarafında pide salonunu görünce yemek saatini hatırlıyoruz.
Uzun masa gelsin pideler salatalar.Herkesde bir yorgunluk hakim burada kalma fikri oluşuyor nerde kalalım derken pidecinin bahçesindeki çardaklarda kalabileceğimizi öğreniyoruz.

Çadır kuranlar için iyi fırsat ama açık havada yatma fikri banada cazip geliyor.Bu akşam buradayız.Yarınki rota hakıında haritalar çıkıyor hedefler belirleniyor.Şimdi yorgunluk atma keyif zamanı bunun bir araca atlayıp merkezden soğuk biralar alınıyor.Benim anlamadığım gittiğimiz her yerde inanılmaz bir yakınlık ilgi ile karşılanıyoruz.Bunda araçların sponsor dolu çıkartmaları farklı arazi araçları ve bize sponsor olan giyim firması için herkesin aynı kıyafette ekip halinde görmelerinden merak uyandırıyoruz .Büfede de aynısı oluyor bize her 4 bira ya eşantiyon termos çantalar hediye ediliyor.Büfeden çıkıp kamp a giderken köyün kahvesinden gelin çayımızı için diye çağırılınca kırmayıp duruyoruz.
Honazlı insanlar ve delisi EŞREF ile tanışıyor.Bu turda bir gerçekle daha karşılaşıyor.”HER KÖYÜN BİR DELİSİ VARDIR” sözünün gerçek olduğu.EŞREF yanımızda sohbet çay ..
Honazda ilginç bir şey de EŞREF ismi çok yaygın bunun sebebini halkıda bilmiyor.Pideci kampa gidiyoruz J
Çoçuklar yatmış bizde biralarımızı açıp sohbete devam sonra araçları kilitleyip pidecinin bahçedeki çardakalara uyku tulumlarıyla yatmaya gidiyoruz.
KM:729
06 temmuz 2010-SALI

0830 Honazdan pideciye gösterdiği misafirperverlik için tşkr. edip ayrılıyoruz.İlk hedef çorbacı biz önden çıkıp çorbacı bulup telsizle haber veriyoruz.tüm ekip çorbacıda.Temiz ve lezzetli mercimek ve paça çorbaları içilip üzerine çay  ekip hazır.Gene toprak yollardan dağlara çıkıyoruz.

Resim yazısı ekle


Şehirde yolların bozukluğundan şikayet ederiz.Bizde inadına off road bozuk yollar, dağ yollarını tercih ediyoruz.Bu etap uzun ve zorlu bir yol.Honazdan KÖYÇEĞİZ e kadar uzun bir yola başlıyoruz.Yol bir zirvede bir dere kenarından bazı yerlerde ırmak boyutunda köyler içinden gidiyoruz.Yolumuza bir dere çıkıyor mola için ideal ve suya girip serinlemek fikri iyi geliyor.



Hemen şortlar giyiliyor dağdan akan dereye dalınıyor.Derinlik fazla olmadığından kova yardımıyla serinliyoruz.Sandviçler bisküviler çıkıyor.Yol bizi çağırıyor ,bu neşeli mola ilaç gibi geliyor.Klimasız temmuz ayında arazi aracıyla yolculuk yapmak hatta bizim araç hariç diğer araçların hidrolik direksiyonu bile yok.Yol uzun olunca virajlarla dolu olunca kolunuzda kara düzen direksiyon sayesinde değişik kaslarınızı fark ediyorsunuz.1320 KARAİSMAİLLER köyünde köy kahvesindeyiz.

Çay molası veriyoruz ağzımızdaki toz tadını gidermek lazım.Herkese çay lütfen J Çaylar geliyor ama yoğun bir is kokusu hakim çayda bir iki yudum beni aşıyor içemiyorum.Merak ediyorum çay oçağına gidiyorum nasıl bu kadar yoğun is kokulu çay olur diye.Sebebi hemen belli oluyor çay ocağı odun ateşinin üstünde duruyor.


Tabiki damat zevki ama bunu da tatmış oluyoruz.Köyde hala eski sarı posta kutularından var ve kullanımda.Haftada bir ptt geliyormuş.Karaismaillerden ayrılıyoruz arada köylerde durup kahvenin wc si ve köy çeşmelerinden yararlanıyoruz.Tabiki dağ başında benzinlikler gibi lükslerimiz yok.En güzel mola yerleri köy kahveleri oluyor.Araçlarda yakıt sıkıntısı başlıyor.Bizim araç benzin ve LPG ikisini de kullanıyor ama diğer üç araç sadece LPG li yani sorunumuz var.Rota değişiyor göçek olarak belirleniyor.En yakın benzinlik nerede acaba ACİL durumJ.İlk olarak bizim LPG bitiyor ama biz rahatız benzine geçecez ,durum düşündüğümüz gibi olmuyor araç benzine geçmiyor bunun için Saim ustaya yedeğimizde bulunan yakıt pompasını sıfırıyla değiştirmiştik.Olmuyor dağ başında bu sefer sürpriz bize vuruyor.Diğer araçlara da gitmelerini söyleyip biz hallederiz dedik.Onlarla  Göçekde buluşuruz diye ayrılıyoruz.Yakıt pompasını söküyoruz yatay yapıyoruz bir noktada çalışıyor yola devam 2-3 km stop tekrar tekar hatta Saim ustanın bozuk diye söktüğü bizimde yedek parçası lazım olur diye atmadığımız eski pompayı takıyoruz, çünkü onunla bayağı kilometre yapmıştık.Her türlü çareyi deniyoruz.5-6 kez dur- kalk, kaput sök-tak dan sonra lastikle çamurluğa tutturduğumuz pompanın randıman verdiği şekilde ayarlayıp yola devam ediyoruz.Ekibe telefonla onardığımızı yoldayız diye arıyoruz onlarda merak etmişler biz geç kalınca .Diğer üç araçda son damlada benzinliğe girmişler.




Sonunda dağlardan aşağı göçekdeyiz ilk benzinlik LPG yok neyseki diğerinde var ama ekip yok.Şaka gibi yol çatal olduğunda onlar soldan inmişler DALAMAN a biz sağdan inerek GÖÇEK e indik.Herkes rahat yakıtlar tamam göçekde diğer 3 arabayı bekliyor.Dalaman dan göçek tünelini geçerek yanımıza geliyorlar.Hedef ölüdeniz göçek rampasına sarıyoruz.Ölüdenizden önce denize girelim diyoruz.Sapağı kaçırınca denize girmek Fethiye ye kalıyor.Fethiye de yaşayan ailem bizi bekliyor yol üzerinden onlarıda alarak Fethiye merkezden yarımadada bulunan 7 koydan biri olan KULELİ koyuna gidiyoruz.

Uzun yol ve yakıt sıkıntısı pompa arızasından sonra büfeden alınan biralar denize giriliyor.Kıyıda deniz içinde sohbetle beraber biralar içiliyor.Gevşemek bu olsa gerek.Akşam yemeği için balık pazarında bulunan restaurantlara gidilip ziyafet çekilmesi kararı alınıyor.Hava kararıyor ve balık pazarındayız.

Buradan biraz bahsatemek istiyorum.Fethiye balık pazarı yuvarlak bir meydana kurulu ortasında gene yuvarlak şeklinde balık tezgahları var.Her türlü balık bulmanız mümkün.Etrafıda restaurantlarla çevrili.Meydanda 2 tane kasap 1-2 tane de kahvaltılık satan dükkanlar bulunuyor.Buranın özelliği balığı balıkçıdan alıyorsunuz parasını ödeyip oturacağımız restauranttı gösterip oturuyorsunuz.Balıkçı temizleyip yolluyor balıkçıya balığı kalamarı ve jumbo karidesi tabi bunlar ekibin seçimi,balıklar çupra bu sefer.Fiyat tafifesi şöyle aldığınız balığın pişirmesi, seçtiğiniz salata,ekmek,su ve servis için sadece 5 tl. ödüyorsunuz.Eğer kalamar veya karides varsa extra 3 tl daha ödersiniz.
İstanbuldan sonra ekibe bedava geliyor.Güzel bir akşam yemeğinden sonra geceyarısına doğru Ölüdenizde bulunan macera kampına gitme zamanı araçlara biniliyor.Burada da ayrı sürpriz ölüdenize inen yoldan sağdan ikinci ayrılan yoldan toplam 2,5  km. toprak bozuk yoldan ve tek arabanın geçebileceği sağı kayalık solu uçurum dar yoldan mecara kampına giriyoruz. Gece yarısını geçmiş saat 0115 bu bize tam macere oldu J.Hemen yatmakda yana ekip 1-2 bira kampın sahibi kendi çadırlarının boş olduğu onlarda kalabileceğimizi boşuna çadır kurmayın dedi.Bu fikir iyi gelmişdi.Herkes çadırlara…
Km:1004 

07 temmuz 2010-ÇARŞAMBA

Sabah uyanıyoruz  verdikleri çadır direk sabah güneşinin altında tam bir kabus mecburen çıkıyoruz çadırlardan yatacak yer bakarken güleryüzlü bir insan kahvaltı hazır diyor.Ne olduğunu anlamadan kendimizi kahvaltıda buluyoruz.Bugün yol yok yani tatil.Biraz kampın havuzunda serinlemek lazım.

Bugün denize girecez dinlenez yorgunluk atma günü.Ölüdenizdeyiz ama dağın başındayız deniz görmek imkansız tam macera kampıJ Öğlen MAGAZİN OTOMOBİL dergisi bizi ağustos sayısı için çekim ve röportaj yapmak istiyor.Bize uyar etkinlik olsun bize diyip kabul ediyoruz.

MECERA KAMPI PERSONELİ
Araçlara sponsor bayraklar takıp fotoğraflarımız çekiliyor sonra röportajlar yapılıyor.



Öğlen yemeği ardında araçlardan birine doluşup ölüdenize iniyoruz.

Kumsal deniz güneş…Akşama yollarda çektiğimiz fotoları projeksiyona takıp slayt show yapıyoruz.Bu bize biraz sıkıcı gelince OVACIK a giden araca binip barlara atıyoruz kendimizi.Bar dönüşü bindiğimiz taksi macera kampının 2,5 km yolunun görünce tabi biz defender ile geçtik adamın aklı çıktı.Burada sizden başka kalan var mı?  diye bir soru sormadan kendini almadı.Taksiden inerken taksiciye nasıl kamp diyince tam macera kampıymış dediJ Herhalde artık o durakdan bu kampa zor taksi gelir.Bu akşam çadır yok havuz kenarı çardak da açık hava uyku tulumunda yatıyoruz.
Km:DÜNKÜ KM YANİ 1004 J

08 TEMMUZ 2010-PERŞEMBE
Sabah tabi dışarıda yatınca kahvaltı hazır sesleriyle uyanıyoruz.Bugün yolculuk var eski Likya yolunu izleyecez yani gene dağlardayız.Ama ilk önce Fethiye sanayine gidip bizim araç için yakıt pompası diğer aracında sağ tekerleğindeki yağ keçesinin değişmesi lazım.Sanayi için yardımcı oluyorlar CAN diye biriyle buluşup sanayiye gidiyoruz.1 saatte işlem tamam hatta araç buzlukları için yatlarda kullanılan kalıp buzlardan alıyoruz.Buzları orada buzluklarımıza pay ediyoruz.Diğer iki araçla ölüdeniz belcekız da buluşuyoruz. Kısa bir lagün turu atıyoruz,denize hep biz mi girecez dimi :)

Turun sonunda ölüdenizin sonundan çıkan dağ yolu FARALYA doğru tırmanıyoruz.

Faralyadan soldaki dağa çıkan yolu takip ederek KARAAĞAÇ a doğru muhteşem manzaralı yollardan 7 burunları seyrederek




İZZETTİN KÖYÜ ndeki yol ayrımına geliyoruz.Sapakda bulunan marketten ikişer tane buz gibi ayranın ardından XANTOS-KALKAN –KAŞ a doğru devam ediyoruz.İlk defa mantıklı asfalt yol kullanıyoruz.Artık hızlıyızJ xantos u pas geçerek PATARA ya denize girmek için giriyoruz 2 saat deniz molası ,her zaman rüzgarlı dalgalı Patara denizinde dalgalarla boğuşmak yoruyor bizleri.Patara dan çıkıyoruz kısa yolculukdan sonra KALKAN a ulaşıyoruz.

Araçları bırakıp kalkan ı geziyoruz ardından çay bahçesinde sandviç ve çay molası veriyoruz.Hareket vakti istikamet KAŞ saat akşam 9 civarı kaşa giriyoruz.

KAŞ camping de konaklamaya karar verip yerleşiyoruz.Denize sıfır yer buluyoruz.Akşam yemeği için merkeze inip ev yemeği yapan bir yer buluyoruz kuru fasulye-bamya-pilav- cacık menüsü bizi doyuruyor.Oceanıds diving center sahipleri olan Ali Kaan ve Gökhan ile buluşuyoruz.Hem kaşda yapacağımız dalışı hemde dinlenmek için sakin bir bara giriyoruz.Yorgunluk biralarının ardından kampa geçiliyor.


1069 Km:

09 temmuz 2010-CUMA

Ertesi gün boş gün olduğu için erken yatmanın anlamı yok onun için kampa  sohbete devam ediyoruz laf arasında balık lafı geçiyor Kılıç balığı almak gibi fikir geliyor ,balıkçılar sabah 6 gibi geliyorlarmış denizden bizde 6 ya kadar oturup hem mehtabı seyredip keyif yapıyoruz.Sabah 6 olunca limana gidiyoruz ama hava esiyor diye kimse balığa çıkmamış yani tüm hayaller suya düşüyor.Bir çorbacı buluyoruz ezogelinler içilip doğru uyumaya kampa gidiyoruz.



Bugün yolculuk yok kampda deniz güneş ve yemek yapıp yayılma günü ilan ediyoruz.Herkes kafasına göre takılıyor öğlen karnımızı kampda doyuruyoruz.


Resimdeki land Rover inanılmaz bizim araçlar gider mi diye düşünürken böyle bir aracın dünyayı gezmesi bizleri hayret içinde bırakdı.Keşke insanların fotolarını çekmeyi akıl etseydim.Herşeye rağmen tebrik etmekden başka bir şey gelmedi elimden.Deniz,deniz gene denizin ardında akşamüstü merkeze gidip akşam yemeği için oğlak eti ve malzeme alınıyor.Mükellef rakı masası kuruluyor.Denize sıfır bir masa bundan daha iyisi yok sanırım.Dünden sabah 6 ya kadar oturunca erken yatıyoruz çünkü yarın uçak batığına dalış var.

10 temmuz 2010-CUMARTESİ
Sabah 0930 da dalış teknesine gitmek için kakıyoruz. Tabiî ki dalış sonrası MARMARİS Selimiye ye de yolculuk olduğu için araçları ona göre ayarlayıp kampdan ayrılıyoruz.

0930  da oceanıds dalış teknesindeyiz.Kaş da batırılmış olan 22 metredeki HV. HO-258 kuyruk numaralı C-47 Dakota kargo uçak batığına dalıcaz.Hazırlıklar tamam olunca limandan ayrılıyoruz.Marmaris Selimiye ye gideceğimiz için tek dalış yapıp limana  geri dönecez.Uçak batığı limanın tam karşısındaki koyda bulunuyor.Bu açıdan tekne yolcuğu kısa sürüyor.Tekneyi batığın şamandırasına bağlayıp dalış hazırlıklarına başlıyoruz.Toplam 5 kişi suya ineceğiz.

Sırayla suya iniyoruz tahmini derinlik batığın 18-25 metre arasında,aşağıdaki batık tüm halde dağılmamış tam bir uçak  kumluk sahada duruyor.





Suyun temizliğinden yukardan bile net bir şekilde gözüküyor.28 dakika dalış süresi boyunca bol bol fotoğraf çekip uçağı inceliyoruz.Dalış amirinin işareti ile bir araya toplanıp şamandıranın halatından yavaşça yukarıya doğru çıkarken emniyet dekosunu yapıp dalışı tamamlıyoruz.

Yolculuğumuz devam edeceği için toparlanıp limana doğru dönüşe geçiyoruz.Limanda dalış ekibiyle kısa sohbetten sonra 1330 civarı kaş dan ayrılıyor.Şimdiki rota bu sefer karayolu kullanarak kaş-kalkan-fethiye-ortaca-marmaris-selimiye köyü.Bu rotada fazla oyalanmadan hedefimiz gün batmadan Selimiye de olmak denize girip akşamki 20 kg’lık  kılıç balığı ve mezelerle dolu rakı sofrasına misafir olmak yeterli sebep sanırım.Saat 1830 civarı Selimiye ye ulaşıyor.Önce denize girip rahatladıkdan sonra rakı-balık-selimiye :)  planlandığımız gibi geçiriyoruz.
Km:1354
16 temmuz 2010-PAZAR
Sabah 0700 de uyanıyoruz izinler bitiyor ptesi iş başı yapmak zorunda olan arkadaşlarımız İSTANBUL a dönüş vakti.Selimiye de köy kahvesinde otlu peynirli gözlemeyle yapılan kahvaltının ardında dostlara veda edip ayrılıyoruz.Bu kadar güzel etaplardan sonra vakit sıkıntısı dolayısıyla Selimiye-marmaris-izmir-balıkesir-manisa-bursa-yalova-karamürsel-izmit-istanbul yolunu karayolundan dönüyoruz.Dönüş yolunda Topçular dan Eskihisar a arabalı feribotla geçmeyi planlarken aşırı sıra sebebiyle tüm körfezi dolaşmak zorunda kalışımız da cabası oluyor.2330 gibi İSTANBUL a varıyoruz.
TOPLAM KM: 2033
Yakıt:    LPG         981,5 TL
              BENZİN  100 TL