19 Temmuz 2012

AMSTERDAM-PARİS-BRÜKSEL 2012




                                                                
HOLLANDA BAYRAĞI



Yeniden yollara düştüm. Bu sefer rotam  AMSTERDAM
Beni Amsterdam' a çeken neydi bilemiyorum doğrusu. Belki de ismini bir çok kişiden mutlaka görülmeli olarak nitelendirilmiş olmasıdır. Sabah 06:30' da  Lufthansa uçağındayım.


 İstanbul - Münih 2 saat 30  dakika süren bir yolculuk sonrası, Munih-Amsterdam 1 saat 15 dakika sürdü. Amsterdam saati ile 10:15' de Schipol havalimanindayım.





Hava kapalı hatta sonradan başlayacak yağmurun habercisi bulutlar geziniyor şehrin üzerinde. İstanbul' un kavurucu sıcağından sonra bu serinlik cennetin habercisi sanki. Havaalanından  Amsterdam merkez istasyonuna giden trene bindim. Trenler İtalya' da bindiğim trenler gibi iki katlıydı.Onbeş dakikalik bir yolculuk ile merkeze ulaştım.


Amsterdam' a yolu düşenlerin çok iyi bildikleri Amsterdam Central Station dayım. Burası ismi üstünde tam merkez istasyon, tren istasyonunun ötesinde istasyonun etrafından kanal tur tekneleri, metro, şehir içi otobüsler ve tramvayların ilk hareket noktası burası..Booking.com dan rezervasyon yaptırdığım otel yürüme mesafesinde idi.

Otele yerleşip kendimi sokaklara attım. Bugun için bir planım yok. Sadece etrafta dolaşıp şehir merkezini biraz keşfetmek amacım. Yol yorgunluğunun keyfini sürüyorum. Bilmediğim bir şehirde aylak aylak dolaşmak hoşuma gidiyor.




Ertesi gün yine yağmurlu bir sabaha merhaba diyorum. Dün gezerken Amsterdam ile ilgili birçok bilgi edindim.Kafamda gideceğim yerlerin planını şimdiden yaptım.Turist danışma büroları çok başarılı istediğiniz her yerin haritalı buroşürlerini temin etmeniz mümkün.

.Yağmur kesildi ama havanın tadı tuzu yok. Kapalı bir alan tercih edip gezmek en iyisi galiba diyerek Heineken Experience in yolunu tutuyorum.



Size bu noktada bir tüyo vereceğim. Amsterdam da planınızı yapın sonrada Holland Pass adında turistlere yönelik indirimli toplu müze ve tur biletlerini alın. Sizin kaç müze veya tura katılacağınıza göre fiyatları değişiyor. Paketin içinde bir de Hollanda için geniş açıklamalı rehber kitapda hediye ediliyor (www.hollandpass.com )

Holland Pass biletimin tekini Heineken Experience bira müzesi için kullandım. Bira fabrikasını müze haline dönüştürmek oldukça dahiyane bir fikir bence. Kapı girişinde size bir bileklik veriliyor, bununla içeride iki adet bira ve bir adet ücretsiz hediye alabiliyorsunuz. Fabrikayı gezmek için aynı müze gezisi gibi belli bir yol izleniyor. Girişden sonra Heineken in tarihi ile ilgili bölüm var. Burada fotoğraflar ve film eşliğinde anlatımlar bulunuyor. Tarihi bölümden sonra buğdayın seçimi ve çeşitleri, hangisinden hangi bira üretildiği hakkında canlı sunuma geliyorsunuz. Anlatımın sonunda üretim yapılan bölüm var. Buğdayın kavrulması ve bekleme tankları gösteriliyor.




Üretim yerinden çıkınca sizi 4D boyutlu simülasyon odasına alıyorlar. Buğdayın tarladan bira olarak şişelenip dağıtımına kadar olan süreci eğlenceli bir animasyonla seyrediyorsunuz.



Çıkışda çok şık bir bara geçiyorsunuz ve size bira ikram ediyorlar bu sırada da "Nasıl bira içilir?" anlatımı başlıyor. Arkasından biranın şişeleme odasına geçiş yapılıyor.




 Burada isterseniz adınıza etiketli bira şişeletebiliyorsunuz. Bar çıkışında her yer ekranlarla kaplı bir odaya geçiliyor. Yüksek sesli müzik açık odada, klipler ekranlarda yayınlanıyor. Bu eğlence çeşitli oyun ve animasyonlarla diğer odalarda devam ediyor.



Her odada her noktada değişik süprizler sizi bekliyor.Geldiğinize pişman olmayacaksınız.Son etapda bileklerinizi kullanacağınız ücretsiz biralarınızı içebileceğiniz çok şık bara giriliyor. Burası da özel olarak dizayn edilmiş bir bar, kimsenin gitmeye niyetide yok gibi.


-2 Derecede bira


Bardan sonra hediyelik eşya alabileceğiniz bölüme geliyorsunuz. Heineken adına her türlü hediyelik eşya mevcut burada. Burası artık turun final kısmı oluyor. Bana sorarsanız Heineken Experience den pişman olmayacaksınız.

Birazda Amsterdam sokaklarından bahsetmek istiyorum.Sokaklar çok renkli ve her milletten insan birarada bulunuyor. Amsterdam da kenevir içmek serbest.



Coffee shoplardan tercihinize göre otunuzu alıp,  rahat rahat her yerde içebiliyorsunuz. Durum böyle olunca da kafası güzel bir sürü insan sokakları dolduruyor. Buna rağmen bir sorun görmedim. Herkes mutluydu. :)




Amsterdam a özel magic mushroom denilen mantarları var. Bu mantarlar altı çeşit olarak yirmi gramlık kutularda satılıyor. Yaptığı etkileri ve kafa yapma süreleri üzerinde yazıyor. Alıp yiyorsunuz ve zamanı unutuyorsunuz, elbette yaşamınızda ki dertleri de:).
Buraya özel yine kafa yapan Holland cake denilen kekler var. Bunlar mantarlar kadar olmasa da kafanızın güzel olmasına yetiyor.



Bir de herkesin merak ettiği Amsterdam a geldiğinde mutlaka  ziyaret ettiği RED LIGHT DISTRICT sokağı var. Bu sokağa gelmeden Amsterdam görülmüş sayılmaz. Red light dıstrict sokağı, kanal boyunca sağlı sollu barların,sex shopların ve kırmızı lambalı kapıların arkasında müşterilerini bekleyen hayat kadınlarının olduğu bir sokak. Bu sokak 24 saat canlı bir sokak ama özellikle geceleri daha bir kırmızı daha bir kalabalık oluyor. Sokakta ayrıca sex show ların gösterildiği özel kulüpler de alıyor. Akşam olunca özellikle hafta sonları bu showlara girmek için sıra beklemeniz gerekiyor. Sokağın  ünü dünyaca bilindiği için sokağın devamı ara sokaklara hatta arka sokaklara kadar yayılmış gitmiş.





Kırmızı lambaların yandığı kapıların arkasındaki güzel kızlar müşterilerini çekmek için bütün güzelliklerini en seksi iç çamaşırları ile sergiliyorlar. Hayat bu sokakta başka bir akıyor. Aslında kanalın başından seyretmesi ayrı bir zevk veriyor. Uyuşturucu maddelerin serbest olduğu şehirde herkes değişik bir ifade ile dolaşıyor. Kafaları dumanlı olan herkes orada ama sanki orada değillermişçesine etraflarından olan bitinle ilgisiz kendi dünyalarında dolaşıyorlar. Özellikle bayanlar  sex show sıralarında daha çok göze çarpıyorlar. Merak ateşliyor.

Bu sokak haricindeki sokaklar da şehre kalabalık ve farklı renkler sunuyor. Özellikle kanallar boyunca bulunan cafelerde oturup kanaldan geçen tekneleri seyretmenin tadına doyum olmuyor.
Gündüz otobüs turuna katılıyoruz.



Beni pek tatmin etmiyor bu tur ama bir kere katılmış oldum.Tur otobüsünün en güzel tarafı kulaklıkdaki anlatımda türkçe dil seçeneğinin olmasıydı. Beni neden çekmediğini sorarsanız sanki biraz ticari bir tur oluşu oldu. Örnek isterseniz ilk durak pırlanta atölyesiydi.  Kırkbeş dakika pırlanta üzerine çeşitli bilgiler ve yapım aşamalarını görüp sonra satışa geçiyorlar.





Amsterdam da kanal turu bana kalırsa en zevklisi,  yaklaşık 1 saat 30 dakika sürüyor.Kanalları gezerken  size çevre ile ilgili bilgiler veriliyor.Bana sorarsanız gün batımına yakın tura katılırsanız daha zevk alırsınız.








Akşamın güzelliği tartışılmaz tabiki.









Amsterdam da farklı bir ortam plaj isterseniz size Amsterdam dan bineceğiniz trenle 30 dakika uzaklıkdaki Zandvoort Aan Zee ye gidebilirsiniz.


Zandvoort Aan Zee de uçsuz bucaksız plaja sahip. Plajda çok güzel cafelerde oturabilir ve kumsala uzanabilirsiniz. Amsterdam da farklı bir gün geçirmiş olursunuz.Trene gidiş dönüş 10 euro ödüyorsunuz.









Haritadan da gördüğünüz gibi Amsterdam karışık bir yer değildir.Her noktaya tramway ile ulaşabilirsiniz.Tarihi yerler ve müzeler harita üzerinde görülüyor.Bu haritaları Amsterdam da kolaylıkla bulabilirsiniz.







Yolu Amsterdam dan geçecek olanlara şimdiden iyi seyahatlar dilerim.

FRANSA BAYRAĞI

Amsterdam da edindiğin arkadaşlarla konuşurken Paris in hızlı tren ile üç saat onbeş dakika olduğunu öğrendim.Öğrenmem ile beraber içime kurt düşmesi aynı anda oldu.Neden buraya kadar gelmişken Paris i görmeyeyim.Ertesi gün Paris e giden hızlı tren için biletimi aldım.Tren biletinin fiyatları uçak bileti gibi sürekli değişiyor.Böyle bir niyetiniz varsa biletinizi erken almanızı tavsiye ederim.Hemen hemen her saat Amsterdam dan Paris e tren var.




Trende ikinci mevkiden bilet almama rağmen gayet lux idi.Tren içinde ayakda sohbet edebileceğiniz içkinizi içebileceğiniz bar bile vardı.
Keyifli bir yolculukdan sonra Paris e ulaştım.Amsterdam da  rezervasyon yaptırdığım otelin bulunduğu yer Montmartre idi.Hem Montmarte yi ziyaret etmek daha kolay olacaktı.
Ama size tavsiyem bu bölgede kalmayın.Benim gözlemlerime göre Paris in göçmen bölgesi ve çoğu zencilerden oluşuyor.Akşamları sokaklar ıssız ve grup halinde yol kenarlarına oturup içenlerle dolu bir yer.Otelinizi başka bir yerden ayırtınız.
Otel fiyatları uygun olmadığı gibi otelllerde sizin hayal ettiğiniz gibi değiller.Sonra Tolbiac bölgesinde bir otele yerleştim.Yoksa Paris ile çok olumsuz izlenimler edinebilirdim.
İlk gün Notre-Dame katedralini ziyaret ettim.Bayağı yoğun bir ilgi vardı.Ben tarihi eser pek sevmem katedral muhteşemdi diyebilirim .






Sonrasında Paris Science Museum a gittim.Ama burası ziyaret edilecek bir yer değil eğer fransızcanız yoksa tabi.İlginç şeyler var ama tüm anlatımlar fransızca olunca müzeye de fransız kalıyorsunuz.
Benim zaten pek müze ve tarih ile işim olmadığı için kendimi taksiye atıp Seine nehri kenarında bulunan Eyfel kulesine gidiyorum.İşte burası bana göre bir yer.Doğal güzelliğin yanında Eyfel kulesinin devasa duruşu ayrı etkiliyor.Gün batımını yakalıyoruz.Kuleye çıkmak isterdim ama dört saat kadar sıra bekleyeceğimi öğrenince hemen vazgeçtim.Kulenin dibindeki çimenlere yayılıp şarap içip gün batımını seyrettik.




Akşam hava kararınca Eyfel kulesinin aydınlatmaları yanıyor.Süper bir görüntü ortaya çıkıyor.Ayrıca saat başı flaş la donatılmış Eyfel kulesi ışık showları görülmeye değerdi.Çimenlerin üstü piknik yapan içkisini içen gruplarla dolu,çok sıcak bir atmosfer var.Ben iki gün üst üste gün batımı ve ışık showlarını seyretmeye buraya geldim.





Gündüz eğer hava güneşli ve sıcaksa buraya gelmenizi tavsiye etmem.Seine nehrinde tekne turlarına katılıp farklı bir açıdan Paris e bakabilirsiniz.


Gündüzleri Avenue des Champs Elysees de dolaşabilirsiniz.

Ünlü markaların yarış ettiği çok şık mağazaları ziyaret edebilir veya cafelerden birine oturup etrafını seyredebilirsiniz.Sonunda Charles de Gaulle meydanı nın tam ortasında bulunan Arc de Triomphe (Zafer Anıtı),Napolyon savaşları dönemimde Fransa adına savaşan askerler anısı yapılmıştır.

Burada fotoğraf çektirdikden sonra Champs-Elysees nin batı kısmındaki Etoile Meydanı nda bulunan anıtın hemen yan tarafında bulunna meçhul asker anıtını ziyaret edebilirsiniz.Fransa nın en güzel yanı şehri ağ gibi saran metrosuydu.İstediğiniz her noktaya metro istasyonu var.Biz bir kaç kere taksi kullandık ama trafik eziyet gibiydi.En akıllıca olanı metroydu.
Şimdi Montmarte tepesindeyizda.Paris’in Eyfel'den sonra bir başka tepesi de sanatçıların toplandığı şehrin kuzeyindeki Montmartre Tepesi. Tepenin yüksekliği 130 metre Eyfel Kulesinden sonra şehrin en yüksek yeri. Tepeye gelene kadar aşağıdaki sokaklarda resimden, anahtarlığa, çoraba kadar  bir çok karışık ürün satan küçük dükkanlar var. Montmartre’da Sacre Coeur tepesinde 1914 de inşa edilmiş olan aynı isimle anılan kilise yer alıyor. Kilise yapı itibarı ile oldukça ilginç.Tepeden güzel bir Paris manzarası görüyorsunuz. Ancak bu tepede her yer sanat kokuyor. Sokaklarda resim yapan bir çok sokak ressamı ve meydanda hediyelik eşya satan bir çok satıcı var. Burada bulunmak oldukça keyif verici.



Paris de üç gün bana yetti.

BELÇİKA BAYRAĞI

Plansız seyahat etmeyi seviyorum.Tanıştığım bir grup Brüksel (Belçika) den geliyorlardı.Onlarla sohbet ederken zaten yolumun üstünde bulunan Brüksel e gitme kararı aldım.Aynı gün Brüksel e giden otobüs biletini 5 Euro ya aldım.Yaklaşık Paris-Brüksel üç saat sürdü.Aslında niyetim tren ile gitmekti ama o zaman için 70 Euro istediler.
Paris den 1130 da otobüs bindim.Otobüs Londra dan gelip Brüksel sonrasında Amsterdam a gidiyordu.Firma İngiliz olunca direksiyonu sağda olan otobüse bindim.




Brüksel de kalmak için sadece 3 günüm vardı.Bu üç günüde keşfederek değilde eğlenerek geçirmek istiyordum.Bu yüzden şehir merkezinde bir otele yerleştim.Havada tam istediğim gibi serindi hatta üşüyorum desem yalan olmaz.İstanbul da uçağa binerken 43 derece olmasına rağmen yanıma aldığım uzun kollu kıyafetler tüm tatil boyunca hayat kurtardılar.

BRUKSEL TURİSTİK HARİTASI
Brüksel de haritadan da anlaşılacağı gibi tarihi yerler çok da dağınık değillerdi.Tüm tarihi yerlere keyifli bir şekilde yürüyerek gidebiliyorsunuz.Fransızlardan sonra Belçika halkı görünce sanki evime gelmiş gibi oldum.Belçika halkı çok içten ve yardımseverler.
Brüksel tarih meraklıları için pek önemli bir yer değil.Ama yinede yoğun bir turist var.Bana göre buranın Paris ve Amsterdam yolu üzerinde olmasının payı büyük gibi geliyor.En meşhur yeri Grande Place denilen Büyük Meydan tam anlamıyla sanat eseriydi.





Büyük meydanı gezilecek yerlerin merkez noktası gibiydi.Brüksel in simgesi işeyen çoçuk heykeli meydana çok yakındır.Her yerde onunla ilgili hediyelik eşyalar görünce gidip görmek lazım,sonra demesinler Brüksel e gidip işeyen çoçuk heykelini görmedin diye...

Tabi şehrin simgesi bu olunca herşeyde işeyen çoçuk oluyor.



Buradan geri Büyük Meydan a giderseniz Hard Rock Cafe Brussel e bulabilirsiniz.Belçika da 250 çeşit bira üretiliyormuş.Bunların hepsinin tadına bakmak zaman olarak mümkün değil ama en azından birkaçını tatma olanağı bulabilirsiniz.Sadece bu 250 çeşit birayı satan özel dükkanlara rastlamak mümküm.
Hard Rock Cafe Brussel





MAHALLE BAKKALI BİRALARA BAKIN

Brüksel de biradan çok çikulatası meşhurmuş burada öğrendim.Çok tarihi çikolatacılar var.Brüksel e gelirseniz en çok bulacağınız dükkanlar bira ve çikolata satanlar olacaktır.

TARİHİ ÇİKOLATA DÜKKANLARINDAN BİRİ

Yemek konusunda size iki tavsiyem olacak.Birincisi gündüz hem yemek hemde aperatif alabileceğiniz Hard Rock Cafe ye yüzünüzü dönün sağ tarafa ilerleyip ilk soldaki sokak Yunanlıların işlettiği lokantalar yer alıyor.Yunan mutfağı bizim mutfak ile hemen hemen aynı olduğu lezzet konusunda sıkıntı çekmezsiniz.Aynı zamanda bu sokakdaki barlarda akşamları eğlenmeye gelebilirsiniz.


İkinci tavsiye edeceğim sokakda ismi biraz zor ama görünce mutlaka çıkarırsınız,Les Galeries Saint Hubert tarihi alışveriş merkezinin içinden gidiliyor.Veya ben öyle buluyorum diyelim.Çarşıda başlı başına şaheserdi





Çarşının içine girip ilk soldan ayrılan ayrılan sokak aynı bizim Beyoğlundaki Nevizade yi anımsattı.Burası tercihe bağlı ama akşam yemeği için daha uygun olacaktır.Her çeşit deniz mahsüllerini burada uygun fiyatlara yiyebilirsiniz.
Üç günün ardından 40 Euro ya aldığım bilet ile akşam uçağına gitmek için Amsterdam a yola çıkıyorum.Brüksel Amsterdam arasındaki tren için açık saatli bilet kesiliyor.Her saat yirmi geçelerde devamlı Amsterdam a tren var.Otobüs benim geldiğim firmaya baktım ,4 euro ama saatleri bana uymadığı için treni tercih ettim.




Brüksel -Amsterdam bir saat kırkbeş dakika sürdü.Uçağım 19:55 olduğu için havaalanından geçerken inmeyip şehir merkezini son bir kez ziyarete gittim.Akşamüstü trenle havalimanının yolunu tuttum.Bir tatilde böylece bitti.
Size bir önemli bilgi daha aktarayım.Avrupa topluluğundan aldığınız elektronik eşyaları alırken faturanın yanında TAX FREE fişini mutlaka isteyin.Bu fişi çıkış yaparken o ülkedeki havalimanında bulunan Tax free memurlarına kaşeletin.Sonra ister oradaki kutuya form ile atın veya Türkiye deki yetkili yere verip ödediğiniz vergiyi iade alabiliyorsunuz.Cep telefonu için Türkiye ye geldiğinizde vergi dairesine 100 tl para yatırıp o makbuz ile hattınızın bağlı olduğu operatöre pasaportunuzla beraber telefonunuzu kaydettiriyorsunuz.Bunu yapmazsanız bir ay içinde telefon kullanıma kapatılıyor.
Bu sefer uçağım Franfurt aktarmalı İstanbul du.










9 yorum:

  1. müthiş gezmişsin. anlatımlar fotoğraflarda çok güzel. gezdiğin yerler senin olsun bize yiyip içtiklerini anlat denir ama senden gezdiğin yerleride dinlerim her türlü...

    Saygılar, Çağrı Taşlı

    YanıtlaSil
  2. Merhaba bende yakin zamanda böyle bir planim var, 10 gunluk bireysel bir yurtdisi planliyorum. Buyuk ihtimal Amsterdam başlangic ve bitis noktam olcak. Daha önce İngiltere vizesi aldim ve kucukken Almanya daha sonra iki ülkeden ne yazikki 9 ay önce red aldim iki ulkeden (Almanya-Hollanda). Hollandaya yeni başvurmam sikinti yaatirmi ki kesinlikle gitmek istiyoum

    Saygilarimla

    YanıtlaSil
  3. slm bende martta boyle bir guzergah planlıyorum once 2 gun bruksel sonra trenle amsterdam yanlıs anlamadıysam 40 euro bilet değilmi? otel seçimi yaparken bruksel ve amsterdam için metrolarla rahat gidilebiliyormu havaalanına nereler rahat bölgeler otel için merkez tabii o konuda bilginiz varsa sevinirim

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Slm
      Önce uçak ile Amsterdam a gittiğim için havaalanından her yere metro ile ulaşabiliyorsun.Amsterdam ı gezmenin en kolay yolu dersen merkez olarak Amsterdam Central Station a yakın bir konaklama seçmeni tavsiye ederim.Nedeni ise kanal botları,otobüsler,tramwaylar ve adında da anlışalacağı üzere trenlerin merkez noktasıdır.
      Brüksel e gelirsek ben Paris den otobüs ile geldim.Bu nedenle havalimanı için bir tavsiye veremem,burada da gene merkezi yer brüksel merkez tren istasyonu derim.Amterdam gibi bütün ulaşım araçlarının ilk kalkış noktasıdır.
      Amsterdam ve Brüksel i gezmenin başlangış noktaları merkez tren istasyonlarıdır.
      İyi tatiller....

      Sil
  4. Merhaba ;

    Bizde 2010 yılında sizin rotayı izleyerek otobüsle Amsterdam - Paris - Brüksel turu yapmıştık. Otobüsle Paris Amsterdam arası aslında 5,5 saat olmasına rağmen verilen uzun molalar süreyi 7,5 saate çıkartıyor .Amsterdam - Paris için Euroline firmasının son dakika otobüs fiyatı ise 42 Euro idi.

    YanıtlaSil
  5. biz de istanbuldan parise oradan da brüksele gececeğiz. İstanbul dönüşümüz brükselden olacak. Paristen Brüksele tren ile geçmeyi düşünüyorduk 3+1 çocuk ama otobüs fiyatlarınızı duyunca ağzımız açık kaldı. Nereden bulabiliriz bu fiyata biletleri ?

    YanıtlaSil
  6. merhaba yazınızı okudum ve çok beğendim bizde arkadaşımla amsterdam-brüksel-paris gezisi yapmak istiyoruz.çıkış noktamız hamburg olacak ve geri yine hamburg a döneceğiz. sizce nasıl bir rota izlemeliyiz ve maliyeti ne olur ekonomik oması önemli şimdiden teşekürler

    YanıtlaSil
  7. đồng tâm
    game mu
    cho thuê nhà trọ
    cho thuê phòng trọ
    nhac san cuc manh
    số điện thoại tư vấn pháp luật miễn phí
    văn phòng luật
    tổng đài tư vấn pháp luật
    dịch vụ thành lập công ty trọn gói

    "Ta nghe nói sau khi người liên tục quan sát ta ba tháng, lúc trở về nói với Nhị thẩm một câu: “Ta yên tâm rồi.” Sau đó Nhị thúc liền ngủ thẳng một giấc tới tận ba ngày ba đêm khiến cho người nhà đều vô cùng sợ hãi."

    Thiết Bổ Thiên thở dài một hơi, kể tiếp: "Quân sự và chính trị của Thiết Vân rốt cục cũng đi vào quỹ đạo, ta sau đó lại lập ra Bổ Thiên Các để thu nạp các anh hùng hào kiệt. Ta rất hi vọng sẽ tìm được người có thể giúp đỡ ta… Thành tâm hi vọng có người có thể giúp ta san sẻ một chút."

    "Để cho Thiết Vân được ổn định, để cho sáu vạn dân chúng được an cư lạc nghiệp, những người cao tầng như chúng ta không biết đã phải bỏ ra biết bao nhiêu thống khổ mới đổi lấy được!"

    "Ta đã quá mệt mỏi! Nhị thúc cũng quá mệt rồi!" Thiết Bổ Thiên thản nhiên nói. Thanh âm của hắn thực bình thản nhưng Sở Dương lại nghe được trong thanh âm ấy ẩn dấu rất nhiều mệt mỏi.

    "Nhị thúc đã tiến cử ngươi cho ta." Thiết Bổ Thiên không có quay đầu lại, nhưng lại nói rất quả quyết: "Ta tin tưởng vào tầm mắt của Nhị thúc, cho nên cũng sẽ tin tưởng ngươi! Ngươi cần Bổ Thiên Các, ta có thể cấp cho ngươi! Nhưng ngươi chỉ có thể từ vị trí Ngự Tọa khách khanh đi lên, ta không thể trực tiếp cho ngươi một địa vị cao hơn được. Điểm này chắc ngươi có thể hiểu rõ tại sao."

    YanıtlaSil
  8. Belirttiğiniz otobüs bilet fiyatları çok uygun, biletleri nereden aldınız?

    YanıtlaSil